Anneme
Mektup
Sergey YESENİN
Anacığım, hâlâ hayatta mısın?
Sağım ve selamlar yolluyorum ben.
Ve huzur veren ışığı akşamın
Dökülsün fakir hanen'in üzerinden.
Gamlıymışsın anne, öyle yazıyorlar,
Tükenmişsin özlemle yitik oğluna,
Sıkça görünüyormuşsun, iş bitişi,
Pejmürde hırkanla bakarken yoluna.
Kalınca alaca karanlıkta yapayalnız
Korkunç bir düş görüyormuşsun daima:
Meyhanede, sarhoş kavgasında, biri
Bıçağını saplıyormuş bağrıma.
Endişeyle, Anne, yıpratma kalbini,
Saçma, gülünç bir düş bu sadece.
İçsem de ne bir keş oldum ne cani
Ölmem ben, seni görmeden önce.
Seviyorum seni her zamanki kadar,
Özlüyorum, zihnimdeki şu bir tek
Dinsin diye kalp ağrım, geç olmadan
Alçak
damlı fakirhanemize dönmek.
Döneceğim,
beyaz bezensin dallar
Parlasın baharla meyva bahçesi.
Beni fakat artık seherde uyandır
Yaptığın gibi sekiz yıl öncesi.
İnce düşleri körükleme artık,
Kışkırtma gerçekleşmeyecek umudu.
Hayatımda çok erken, başıma gelen
Kayıp ve usanç, talihsizliğim oldu.
Dua öğretme bana. Lütfen, anne!
Geri dönüş yok, gücün neyse dayan.
Tek sensin destek ve avuntu bana,
Tek sen, büyülü bir nurla parıldayan.
Unut kaygını, lütfen. Böyle dertlenme
Hatırım için, tatlım, kendini yıkma.
Sırtında pejmürde hırkanla sık sık
Lütfen, böyle yol beklemeye çıkma.
Çeviri:
Osman TUĞLU
Bakü
Sergey
Yesenin
Elveda Bakü! Seni bir daha
görmeyeceğim.
Şimdi yürekte korku, yürekte hüzün
Elimin altında sancılı ve yakın
yüreğim
Etkisinde yalnızca "dost"
sözcüğünün.
Elveda Bakü! Türk mavisi elveda!
Tükeniyor gücüm, soğuyor kanım.
Götüreceğim mutluluk gibi ta mezara
Balahan mayısını, dalgalarını
Hazar'ın.
Elveda Bakü! Elveda sade bir şarkı
gibi!
Son kez kucaklıyorum dostumu işte
Başını altın bir gül gibi
Sevgiyle eğsin diye leylak rengi
siste.
Bendler
Sergey Yesenin
Kendi yeteneğimi
Çok iyi biliyorum. Bence
Şiir ‐ pek öyle zor iş
değil.
Her şeyden zoru,
Bana acı çektiren yurt sevgisidir
doğrusu.
Dizecikler yazmak,
Methiyeler,
Bir kıza, ayışığına, yıldızlara
Bunu herkes becerir.
Oysa başka duygularım benim, kemiriyor
kalbimi
Ve başka düşüncelerim.... eziyor
beynimi.
Bir saz şairi olmak istiyorum
İstiyorum bir de vatandaş
Herkes gibi kibirli
Örnek ve çağdaş.
Üvey oğlu değil SSCB'nin.
Uzunca bir süre kaçtım Moskova'dan,
ki,
Hünerli bir şekilde
İyi geçindiğim söylenemezdi milislerle
Onlar ki her sarhoşluk rezaletimde
beni
Tıkmışlardı kodeslere
Gösterdikleri nezakete teşekkürler
Fakat hoş değil uyumak
Kuru bir sedir üzerinde
Ve sarhoş sesle
Dizeler okumak
Nezaret‐i kaderi hakkında
Bedbaht bir kanaryanın.
Kafes kuşunuz değilim ben sizin!
Ben şair!
Bir tutmayın beni Demyan* Memyan'la.
Kabul, bazen körkütük sarhoş oluyorum,
Fakat bunun için gözlerimde
Harikulâde açılıp saçılıyor dünya.
(...)
Sisli bir nehrin içinde
Koşuyor günler seller gibi
Belirip kayboluyor
Kâğıttaki harfler gibi.
Moskova'dan geldim Bakü'ye
Zanaatin şiirinden bahsediyor Çagin
bize:
"Bak, diyor,
Daha iyi değil mi kiliseden
Şu kuleleri kara petrol
şadırvanlarının
Mistik bulutlar tak etti canımıza
şair.
Anlat artık güçlü olanı
Şöyle dimdik ayakta duranı."
Petrol, bir acem halısı gibi
Yatıyor suyun üzerinde.
Ve akşam karaltısı
Serpiyor çuvalından göğün yıldızlarını
Ama ben de hazırım
Tertemiz bir yürekle ant içmeye
Fenerlerin
Muazzam yıldızlar olduğuna, Bakü'de.
Endüstrinin kudreti hakkında
düşüncelerle doluyum.
İnsan gücünün sesini dinliyorum.
Bize yetiyor ‐
yıldızlardan öte ‐
Işıması göğün
Dünya üzerinde yaktığımız bu yapay
ateşle
İşte boynumun üstünde
Ayık bir başla
Diyorum ki:
"Hey Sergey,
Gelip çattı zamanımız
Sessizce oturup açalım Marks'ı
Çözmek için
Satırlardaki sıkıcı aklı."
Hoşçakal
Sergey Yesenin
Hoşçakal, dostum benim, hoşçakal
artık,
Can dostum, seninle dolu göğsüm ‐
Çok önceden belirlenen bu ayrılık
Buluşmayı vadediyor ilerde bir gün
Hoşçakal, dostum, el sıkışmadan,
konuşmadan,
Hüzünlenme ve eğme kaşlarını, mutsuz;
Yeni bir şey değil ölüp gitmek bu
yaşamdan,
Ama yaşamak da daha yeni değil
kuşkusuz.
KENDİMİ
Sergey YESENİN
Aldatmam kendimi,
Sıkıntılı yüreğimde kaygı pusulandı.
Neden adım şarlatana çıktı?
Neden serseri diye anılıyorum?
Haydut değilim, ormanda soygunculuk
etmedim.
Hapishanede yatan bahtsızları kurşuna
dizmedim.
Ben sadece karşıma çıkanlara
Gülümseyen sokak çapkınıyım.
Moskovalı hovarda, kabadayının
biriyim,
Bütün Tverskoy mahallesinde
Kuş gibi yürüyüşümü
Bilmeyen sokak iti yok.
Uyuz beygirlerin tümü,
Beni görünce kafa sallar.
Hayvanların en iyi dostuyum,
Şiirlerim tet tek hayvan, ruhların
şifası...
Silindir şapkayı başıma takarsam
kadınlar
için değildir,
Anlamsız tutkulara kalbim kapalı,
İçindeki hüznü yatıştırınca
Kısrağıma arpanın altınını sunmak
isterim.
İnsanlarla dostluk kurmadım,
Başka bir âleme adadım kendimi.
En iyi kravatımı rasgele
Sokak hoşhoşunun boynuna dolamaya
hazırım.
Artık dert edinmeyeceğim kendime,
Güçlü kalbimde karanlıklar dağıldı.
Bunun için şarlatan diye anıldım,
Bu yüzden adım serseriye çıktı.
Çeviri: Nihal Yalaza TALUY
ESRİDİ
DÖNMEKTEN ALTIN YAPRAKLAR
Sergey YESENİN
Esridi dönmekten altın yapraklar
Pembemsi suyunda havuzun,
Ve hafif bir kelebek sürüsü gibi
Uçtular yönünde bir yıldızın.
Bugün sevdalıyım bu akşama,
Sararan ova yüreğe yakın.
Ergen rüzgâr omuzlarına dek
Sıyırdı eteğini kayın ağacının.
İçimde ve ovada bir ürperti,
Örtülecek her yer lacivert karanlıkla,
Geçince koyunlar ve son çıngırak
Çalıp sustuğunda, sessizleşen bahçenin
kapısı ardında.
Hiçbir zaman böylesine bir özenle
Dinlememiştim akıllı evreni.
Ne güzel olurdu, suların pembeliğine
Devrilmek,şu söğütün dalları gibi.
Ne güzel olurdu, şu ot yığınına
Gülümseyerek, şu ay gibi saman
çiğnemek...
Nerdesin, nerdesin ey sessiz sevincim:
Her şeyi sevmek ve hiçbir şey
istememek.
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
KARA
ADAM
Sergey YESENİN
Dostum benim, dostum benim,
Hastayım, ama çok hastayım.
Bilmiyorum nerden kaptım bu ağrıyı.
Rüzgâr mı bu ıslık çalan
Göğünde çıplak, ıssız tarlanın,
Yoksa çiseler gibi eylülde bir ormana
Serpilen beynime alkol mü?
Başım çırpıyor kulaklarımı
Kanatçıkları gibi bir kuşun.
Boynumun üzerinde ayaklarını
Gücü yok göstermeye uzaklardan.
Kara adam
Kara, kara
Kara adam
Yerleşiyor yatağımın kenarına
Kara adam
Uyku vermiyor gece boyunca.
Kara adam
Murdar bir kitapta gezdiriyor
parmağını
Ve yüzüme mırıldanıyor burnundan
Ölünün başucunda bir rahip gibi
Bildiriyor bana yaşamını
Bir düzenbazın, sefihin,
Acıyı ve dehşeti yığıyor ruhuma
Kara adam,
Kara, kara!
"Kulak ver, dinle diyor,
Solumayla mırıldanıyor yüzüme
Olağanüstü
düşünceler ve
Planlarla dolu kitap.
En ağulu türden
Yağmacıların ve şarlatanların
Ülkesinde yaşadı
Bu adam.
Bu ülke aralık ayında
Kar şeytanca arı düşer
Ve neşeli çıkrıkları
İşletir fırtınası.
Bu adam bir macerasever,
Ama pek yüksek
Ve seçkin markası.
İnce o, sevecen,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi.
Mutluluk der
Usun
ve ellerin uzluğudur.
Çirkin ruhlar bütün
Biçilmiştir bahtıkaralara.
Zararı yok
Varsın sayısız acı
Doğursun kırık
Ve yalan davranışları.
Fırtınalarda, tipilerde,
Buzlu ayazında günlük yaşamın,
En ağır kayıplarda
Ve sana hüzün çöktüğü zaman
Görünmek arı ve gülümser,
En yüksek sanattır dünyada."
Kara adam
Yüzümde bakışlarını donduruyor.
Ve uçuk bir mavilikte
Kısıyor gözlerini
Hatırlamak istiyor sanki
Bir hırsız ve düzenbaz olduğumu,
Acımasız ve yüzsüz
Soyup soğana çevirmişim birilerini.
Dostum benim, dostum benim,
Hastayım, ama çok hastayım.
Bilmiyorum nerden kaptım bu ağrıyı,
Rüzgâr mı bu ıslık çalan
Göğsümde çıplak, ıssız tarlanın,
Yoksa çiseler gibi eylülde bir ormana
Serpilen beynime alkol mü.
Gece ayaz
Rahat durgunluğunda kavşak.
Önünde yalnızım pencereciğin,
Ne bir konuk, ne bir dost bekliyorum.
İşliyor ovanın yüzeyine
Serpiştiren yumuşacık kireç,
Ve ağaçlar, gelmişler dört taraftan
Bekleşen atlılar gibi bahçemize.
Bir yerlerde ağlıyor
Uğursuz gece kuşu
Avluda ağaç atlılar
Ekiyorlar toynak seslerini.
Ve işte bu kara adam
Yerleşiyor benim koltuğuma,
Hafiften kaldırıyor silindir şapkasını
Ve özensizce ayırıyor redingotunu.
"Kulak ver, dinle! Homurdanıyor,
dikiyor bakışlarını,
Eğiliyor gövdesiyle
Hırıldıyor daha yakından.
Ben görmedim hiçbir zaman
Hergeleler arasında
Böyle aşırı ve sersemce
Acı çeken birini uykusuzluktan.
Diyelim, ah ben yanıldım!
Bugün ayışığı var ne olsa.
Daha ne gerekiyor bu dünyaya
Sarhoş bir titreme sarmış iliklerini?
Gizlice apansız anaç ve semiz
Kalçalarıyla salınıp gelse o kadın,
Okur muydun sen
Süzgün ve mahmur liriklerini?
Ah, şair milletini seviyorum,
Seviyorum bu tuhaf topluluğu.
Onlarda gönlüme yakın
Bir öyküyü buluyorum daima,
Uzun saçlı, umacı yüzüyle
Sivilceli bir kursiyer kızın
Evrenden söz etmesi gibi dökerek
Kan döker gibi cinsel bir bitkinliği.
Bilmiyorum, hatırlamıyorum,
Kasabalardan birinde,
Belki Kaluga'da,
Ve belki, Ryazan'da belki,
Yaşıyordu yoksul
Bir köy evinde
Sarı saçlı
Mavi gözlü bir çocuk...
İşte büyüdü o çocuk,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi."
Kara adam!
Sen iğrenç bir konuksun.
Uzun süredir yaygın
Bu ünün senin.
Çıktım çileden, cinlerim başımda,
Yüzünün ortasında uçtu bastonum
Burnunun tam köküne...
...Ay öldü,
Mavileniyor pencerede tan.
Ah, sen, gece!
Ne diye, gece, her şeyi yıktın!
Ayaktayım, başımda silindir şapkam.
Yanımda yok kimse.
Yalnızım.
Ve kırık ayna.
Çeviri: Azer YARAN
SEVGİLİNİN
ELLERİ BİR ÇİFT KUĞU
Sergey YESENİN
* * *
Sevgilinin elleri bir çift kuğu,
Saçlarımın altınında yüzüyor.
Bu dünyada her insanoğlu
Kendi aşk şarkısını söylüyor.
Bir zamanlar uzaklarda ben de
söylerdim
Ve aynı şarkı şimdi dilimde,
Bu yüzden soluklanıyor derin,
Yumuşacık söz, ince esrikliğiyle.
Bütün sevgiyi akıtırsa ruhun pınarı
Yürek olur bir külçe altın,
Ancak şimdi ısıtmıyor şarkıları
Ayışığı, sıcaklığıyla Tahran'ın.
Bilmem, nasıl geçeyim yaşam yolunu,
Kül mü olayım okşayışlarında
Şahanenin,
Yoksa yaşlılığın eşiğinde bir gün
ruhumu
Gereyim mi anısıyla şarkılı
yiğitliğin.
Herkesin bir kendi yürüyüşü var
Kimi göze, kimi kulağa iyidir.
Bir İranlı besteliyorsa kötü şarkılar,
Demek asla Şirazlı değildir.
Bu şarkılar içinse benden söz açınca,
Şöyle deyin, duysun her insanoğlu:
Daha ince ve güzel şarkı söylerdi ama,
Kıydı ona bir çift kuğu.
Çeviri: Azer YARAN
YORULDUM
YAŞAMAKTAN YURDUMDA
Sergey YESENİN
Yoruldum yaşamaktan yurdumda,
İçimde engin kırlara açılma özlemi,
Bırakıp gideceğim kulübemi,
Çekip gideceğim hırsız ve hayta.
Kendime bir barınak arayarak
Gideceğim günün ak pürçeklerinde.
Ve en iyi dostum beni vurmak için
Bileyecek bıçağını çizmesinde.
Çayırlık boyunca kıvrılan sarı yol
İlkbahara ve güneşe bürünmüşken,
Adını kalbimde taşıdığım
Kovacak beni eşikten.
Yeniden döneceğim baba ocağına,
Yadırgı bir sevinçle avunacağım,
Ve yeşil bir akşam, altında pencerenin
Koluyla mintanımın kendimi asacağım.
Çit kıyısındaki akça söğütler
Başlarını daha bir sevecen eğecekler.
Ve öylece, yıkamadan beni
Köpek uluması altında gömecekler.
Ve ay yüzerek durmamacasına,
Göllere küreklerini indirerek,
Ve sürdürecek yaşamasını Rusya
Avlularda ağlayarak ve hora teperek.
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU
Serseri
Sergey Yesenin
Islak süpürgesiyle yağmur süpürür
Döküntüsünü kırlarda söğütlerin.
Tükür yaprakları rüzgâr, öbek öbek
tükür!
Ben de senin gibi bir serseriyim.
Tembel yürüyüşlü mandalar gibi
Sık ve mavi ormanlarda ağaçların da
Gömüp dizlerine dek gövdelerini
Böğürmeğe koyulmasını isterim.
...
Rusya, ormanlar ülkesi Rusya'm benim!
Ben seni çığırmış olan tek ozan,
Nanelerle rezedelerle besledim
O hayvanî hüznü şiirlerimden taşan.
...
Çoktan solup gitti başımdaki çalılık
çoktan,
Şarkıların zindanında işte
çürümekteyim.
Gönül sürgününde değirmen taşını
mısraların
Döndür babam döndürmeğe mahkûm
edildim.
Ama sen gene korkma tükür deli rüzgâr
Yapraklarla ört üstünü çimenlerin.
Bak bana hâlâ "şair"
diyorlar
Oysa ben de senin gibi bir serseriyim.
Anneme
Mektup
Sergey Yesenin
Sağ mısın henüz ihtiyarcığım?
Ben de sağım. Selam, selam!
Döksün çatısından yuvacığının
O betimsiz aydınlığını akşam.
Duyuyorum özenip tasanı gizlemeye,
Kederleniyormuşsun benim güç yazgıma,
Sık sık çıkıyormuşsun yolumu gözlemeye
Bürünüp eski moda harap urbana.
Ve akşamın mavi karanlığında sana
Sık sık görünüyormuş bir acıklı düş:
Meyhane kavgasında birisi güya
Fin işi bıçağını yüreğime gömmüş.
Değil anacığım! Dinsin gözünde yaş.
Başka şey değil bu, acı bir karabasan.
Olmadım daha öyle sefil bir ayyaş,
Hiç ölür müyüm sana kavuşmadan.
Eskisi gibiyim yine, öyle sevecen ve
sıcak
Ve yalnızca bir düşte yanıyor yüreğim,
İçimde başkaldıran özlemle çabucak
Alçacık evimize döneceğim.
Döneceğim, baharın ak bahçemizde
Salınınca dallar dört bir yandan.
Ancak sen uyandırma beni sekiz yıl
önce
Uykumu böldüğün gibi gün ağarmadan.
Uyandırma o düşler içinde gideni,
Dalgalandırma o gerçekleşmeyeni,
Çok erken bir bitkinliği ve yitimi
Çekmek beklermiş yaşamda beni.
Dua etmeyi de öğretme bana. Eksik
olsun!
Dua etmeyi de öğretme bana. Eksik
olsun!
Eskiye dönüş hiç yok artık.
Sensin tek dayanağım ve avuntum,
Tek sensin bana betimsiz aydınlık.
Unut, son ver artık tasanı gizlemeye,
Kederlenme benim güç yazgıma.
Öyle sık çıkma yolumu gözlemeye,
Bürünüp eski moda harap urbana.
Çeviri: Azer Yaran