BADEMLERDEN
SAY BENİ
PAUL CELAN
Say bademleri,
say acı olanı, uyanık tutanı say,
beni de onlara kat:
Gözünü arardım hep, gözünü açtığında,
sana kimselerin bakmadığı bir anda,
örerdim ya o saklı, o gizli ipliği
ben,
ki onun üzerinde tasarladığın çiy'in
testilere doğru kaydığı bir zamanda,
yüreğe varamamış öz bir sözle korunan.
Ancak böyle varırdın adına, senin
olan,
o şaşmaz adımlarla kendine yürüyerek,
savrulurdu çekiçler sanki bir çan
kulesi
boşluğundaymış gibi senin
suskunluğunun.
Ölmüş olan o şey senin koluna girer
ve işittiklerin de seninle birleşirdi,
üç olup giderdiniz geceyi katederek.
Beni de acı yap, acı yap beni.
Bademlerden say beni.
Çevirenler: Ahmet Necdet Gertrude Durusoy
BÜTÜN
BİR HAYAT
PAUL CELAN
Gündoğumuna bir saat kala saçlarına düşen
mavi gibidir
mahmurluğun güneşleri;
bir kuşun mezarının üstünde, otların
hızıyla
biterler.
Onları da baştan çıkarır, zevkin
teknelerinde
oynadığımız rüya oyunları.
Zamanın tebeşirden kayalıklarında
onları
da hançerler bekler.
Daha mavidir derin uykunun güneşleri:
Bir
zamanlar saçının bukleleri gibi.
Bir gece rüzgârı olup, kız kardeşinin
parayla
açılan kucağına sığınmıştım;
Üzerimizdeki ağaçtan sarkıyordu
saçların,
ama sen yoktun.
Biz dünyaydık sanki, sense büyük
kapının
önünde bir çalılık.
Beyazdır ölümün güneşleri,
çocuklarımızın
saçları gibi:
O, yükselen sularla gelmişti, sen
kumlukta
bir çadır kurduğunda.
Sönmüş gözleriyle, başımızın üzerinde
mutluluğun hançerini kaldırmıştı.
Çeviren: Ahmet Cemal
CORONA
PAUL CELAN
güz kendi yaprağını yiyor elimden: biz
iki dostuz.
zamanı ceviz kabuklarından ayıklayıp
yürümeyi öğretiyoruz ona:
zamansa dönüyor kabuğuna.
aynada pazar,
düşte uyunan uyku,
ağızsa gerçeği söylemede.
gözüm bir sevgilinin cinselliğine
teşne:
öyle bakışıyoruz,
karanlık sözler ediyoruz birbirimize,
haşhaş ve bellek gibi seviyoruz
birbirimizi,
uyuyoruz şarap gibi midye kabuğunda,
bir deniz gibi ayın kanlı ışığında.
penceredeyiz sarmaş dolaş,kendimizi
seyrediyoruz sokaktan:
vakt erişti, herkesler bilsin bunu!
artık çiçek açma zamanıdır taşın,
yüreğinse tedirginlik zamanı.
zamanıdır, zamanı gelmenin.
artık zamanıdır.
Çeviri: Sevil Eryaşar
ÇİÇEK
PAUL CELAN
Taş.
Havada taş, gözümle izlediğim.
Gözün, taş gibi kör.
Biz
el idik,
boşalttık karanlığı ve yakaladık
yazla gelen sözü:
Çiçek.
Çiçek bir
sözcük körlerin sözlüğünde.
Senin gözünle gözüm:
giderir
susuzluğu.
Büyümek.
Yürekte yaprak gibi
kat kat.
Bir söz daha, bunun gibi, ve çekiçler
savruluyor havada.
Çevirenler : Gertrude Durusoy Ahmet Necdet
ÖLÜM FÜGÜ
PAUL CELAN
Akşam vakitlerinde içmekteyiz sabahın
kapkara sütünü
ve öğlenlerle sabahlarda bir de
geceleri
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir mezar kazıyoruz havada rahat
yatılıyor
Bir adam oturuyor evde yılanlarla
oynayıp yazı yazan
hava karardığında Almanya'ya senin
altın saçlarını yazıyor Margarete
bunu yazıp evin önüne çıkıyor ve
yıldızlar parlıyor
köpeklerini çağırıyor ıslıkla
sonra Yahudilerini çağırıyor ıslıkla
toprakta bir mezar kazdırıyor
bize buyruk veriyor haydi bakalım
şimdi dansa
Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın
kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de
akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
Bir adam oturuyor evde yılanlarla
oynayıp yazı yazan
hava karardığında Almanya'ya senin
altın saçlarını yazıyor Margarete
senin kül olmuş saçlarını Sulamith bir
mezar kazıyoruz
havada rahat yatılıyor
Adam bağırıyor daha derin kazın
toprağı siz ötekiler
şarkılar söyleyip dans edin
tutup palaskasındaki demiri savuruyor
havada gözlerinin
rengi mavi
sizler daha derine sokun kürekleri
ötekiler devam edin
çalmaya ve dansa
Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın
kapkara sütünü
ve sabahlarla öğlenlerde bir de
akşamları
hiç durmaksızın içmekteyiz
bir adam oturuyor evde senin altın
saçların Margarete
senin kül saçların Sulamith adam
yılanlarla oynuyor
Sesleniyor daha tatlı çalın ölümü
çünkü o Almanya'dan
gelen bir ustadır
sesleniyor daha boğuk çalın kemanları
sonra sizler
duman olup yükseliyorsunuz göğe
sonra bir mezarınız oluyor bulutlarda
rahat yatılıyor
Gece vakitlerinde içmekteyiz sabahın
kapkara sütünü
sonra öğlen vakitlerinde ölüm
Almanya'dan gelen bir ustadır
akşamları ve sabahları içmekteyiz hiç
durmadan
ölüm bir ustadır Almanya'dan gelen
gözleri mavi
bir kurşunla geliyor sana tam
göğsünden vurarak
bir adam oturuyor evde senin altın
saçların Margarete
köpeklerini salıyor üstümüze havada
bir mezar
armağan ediyor
yılanlarla oynuyor ve dalın düşlere
ölüm Almanya'dan
gelen bir ustadır
senin altın saçların Margarete
senin kül olmuş saçların Sulamith
Çeviri: Sevil Eryaşar