Moral
Değerler Denizi
Özge Dirik
Özge'yi
ilk okuduğumda üzerime çöken tedirginlik, daha sonra gitmedi. Sanıyorum bu
tedirginlik, bana ilgi duyuyordu. Delilim yoktu fakat, tanıdıktı. Bu zorunlu
ilginin sürekliliğini, garip bir biçimde
benimsedim sonra. Fark ettim ki; birer kuyruklu yıldızdı onlar ve Özge de
onlardan biriydi. Bazen yaldızını döke döke kuyruğunu çağıran bir yıldız, bazen
orada öylece yıldızını bekleyen askıda bir kuyruk. Art ardalar, nizami,
sürüyorlar. Öyle ki, ağır yük altında tıslıyor, üzerlerinden geçtiği raylar.
Öyle bir ardıllık; herkes birbirini geçmek ister... Hem kuyruk istese,
yıldızsız da gider.
Özge Dirik,
16 Ocak 2003 tarihinde kendi mail adresine başlıksız bir şiirini yollamış, daha
sonra çıktısını aldığı şiire elyazısıyla başlığı iliştirmişti: k an Özge
şiirin adını ka n koymuştu çünkü, Kaan İnce'yi, onun KA N isimli şiiriyle
selamlıyordu. Kaan İnce, şiirinde iki
harf arasında boşluk bırakmıştı
çünkü;
''adımdan çıkardım bir a gözlerimde gezer
geriye kalan'' diyordu şiirinde.
Özge, Kaan'ın
kendini isminden düşürerek koymadığı harfin boşluğunu doldurmuştu fakat, kendi
yerini boş bırakmıştı. Dirik'ten iki yıl önce kendi isteğiyle yaşamını
sonlandıran Onursal Yakupoğlu da, tıpkı Özge Dirik gibi, bir şiiriyle Kaan
İnce'yi selamlamış, onu anmıştı. Sergey Yesenin 27 Aralık 1925’te
İngiltere Oteli’ndeki odasında kendini asarak intihar ettiğinde cesedinin
yanında bir şiir bulunmuştu. Bu, intiharından bir gün önce bileklerini kesip
kanıyla Mayakovski‘ye yazdığı veda şiiriydi. Şiirin yörüngesine girenler
birbirlerine en çok endişelerini miras bırakıyor... Ve özenle saklanıyor miras,
beklenen yeni mirasçıya devretmek için.
Özge Dirik,
iki binlerin altında ve üstünde gezen müntehirlerden biriydi. Tıpkı Kaan İnce, Onursal
Yakupoğlu, Zafer Ekin Karabay, Nilgün Marmara gibi. Diğerlerinden ayırmak
gerekseydi, belki de neşeli bir kırılgan denebilirdi ona. Poetikasını kendi
suyunu bulandırmak, uğraştığı kendini alt etmek üzere kuran birininkine benziyordu sesi. Zira Kuzey
Yıldızı dergisini çıkartan ekipteydi ve ölümünden yaklaşık dokuz ay önce 3
Aralık 2003 tarihinde attığı bir elektronik postayla hoş bir anı anlatıyordu
dergi grubuna. Bir mağazanın rafındaki Kuzey Yıldızı dergilerini, diğer tüm
dergilerin üzerine koyup yakalandığında, dergiden bir şiirini gösterip şöyle
demişti görevliye: ''bu kişi şiiri yazdıktan bir gün sonra öldü.'' İletinin
devamında, ''Bazen çok iyi yalan söylüyorum, ayıp ama, çok ayıp.'' diyordu. Çok kötü yalan söylüyordu Özge. Öyle
ki; koşulsuz inanılırdı yalanına.
Orta Doğu
Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü mezunuydu ve zorlu bir askerlik süreci
sonrasında bir bankanın kredi kartları bölümünde işe başlamıştı. 27 Ağustos
2004 tarihinde, arkadaşlarına
Ezberlenen
Cin Ayet isimli
öyküsünü yolladıktan sonra kendini oturduğu evin penceresinden boşluğa bıraktı.
Burası; Erenköy, Bayar Caddesi, Sinan Sokak'ta bulunan Arzum Apartmanı'nın,
onuncu katında eşiyle birlikte yaşadığı daireydi. Polislerce bulunan yaklaşık
bir buçuk yıl önce yazılmış vasiyette, kitaplaştırılmasını istediği şiirlerin
isimleri yazılıydı ve kitabın bir kopyasının mezarına gömülmesini istiyordu.
Ölümünden altı gün önce arkadaşı Vedat Kamer'e yolladığı bir elektoronik
postada, Nokta Durağı isminde bir kitap dosyası hazırlamaya başladığın
belirtmiş, buradan hareketle Nokta Durağı ismiyle ve
aslına uygun olarak basılan kitap, Nisan 2014 tarihinde Ve Yayınevi'nden
okuyucuya ulaşmıştır.
Şiirleri Ağır
Ol Bay Düzyazı, Hece, Kuzey Yıldızı, Öteki-siz, Pencere, Varlık dergilerinde
yayımlandı.
Kim-lik
isimli şiiriyle 2003 Rıfat Ilgaz Şiir Ödülü'nde ''başarı'' ödülü aldı.
14 Ekim 1978
tarihinde Manisa'da başlayan yaşamı, yeni ve yakın bil dil bularak 27 Ağustos
2004 tarihinde İstanbul'da son buldu.
VASİYETİMDİR
Bu 30 parça kitaplaşsın.
Bir tanesini de mezarıma gömün. Öpücük sesi.
Özge Dirik
18.03.2003
İmza
Özge Dirik
sürüyor...
Kaynak: Nokta Durağı / Özge Dirik / Ve
Yayınevi