CAN TANYELİ

 

Gök altında serbest kalmış ölümü bekliyorum

ilk aşk şarkımı düşlüyorum

'o gün tanrımın ölüm.'

 

 

İlk şiir kitabı, Kıyımın Yazıtı'nı tamamladığında on yedi yaşındaydı.  ''İşkencecilerle tadacak, yaşamanın zevkini...'' Diyordu kitabında ve bu, bir çocuk için oldukça farklı bir sesti. İki şiir kitabı, altı albümü,

uluslar arası yarışmalarda ülke temsiliyeti vardı. Doksanlarda göz altında kayıpların ardından,

iki binlerin gök altında serbest kalanı: Can Tanyeli, on bir yıldır Serencebey Parkı'ndadır.

 

İlk gençliği bahar ambarlarında

 

Beyoğlu'nun bilinen mekanlarından birinin kapısında badigard, ''O giremez, daha çocuk.'' Dediğinde, Yavuz Tanyeli, oğlu Can'ın heyecanlı omuzlarından tutarak görevliye şöyle demişti:

''O çocuk, sahne alacak.'' Sahnede Bulutsuzluk Özlemi vardı ve ''Nejat Amca''sı, gitarını boynuna astığında Can, henüz on üç yaşındaydı. İlk ciddi performansını Akın Eldes'le birlikte  Jimi Hendrix çalarak yüzlerce kişinin önünde vermiş, adından söz ettirmeyi bilmişti.

 

Seksen bir yılında yayına başlayan, Can Yücel, Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya gibi yazarları olan  Beyaz Dergisi'nin haftalık rutin toplantılarının bir de küçük misafiri vardı. Babasının elini tutup sıkça toplantılara katılan küçük Can'ın şiire yönelimi  -belki de- böyle başlamıştı. İyi Beşiktaş'lıydı. Öyle ki; Göztepe'deki evlerinden, antranmanı izlemek için tek başına Beşiktaş'a gittiğinde henüz üçüncü sınıftaydı. Anadolu Hisarı İlkokulu'nda öğrenimine başlamış, ardından İtalyan Lisesi'ni kazanmıştı. Hazırlığına on altı yaşındayken başladığı ilk şiir kitabı Kıyımın  Yazıtı, bir yıl süren  çalışmalar neticesinde son halini almış, fakat basıma girmemişti. Belki bilinmeyen bir nedeni vardı, belki de; Tok sesi, sonra zayıf geldi kendine.

 

Duyduğu kendi sarsıntısı

 

Müziği, şiiri ve ressam babasının yakın sanat çevresiyle her geçen gün üretimini arttıran Can, doksan beş yılında hayatının geri kalanı boyunca savaşacağı eroinle tanışmıştı. Kullanmaya başladığı ilk günlerde ailesi durumu bilmiyor, Vakıf Gureba Hastanesi'nden gelen bir telefonla haberdar oluyordu. Can, komadaydı.

Fatih'te bir camii avlusunda yarı baygın bulunmuştu ve arkadaşları tarafından hastanaye yetiştirilmişti. İlk andan itibaren ailesinin, şefkatli birer anne-baba, iyi birer arkadaş yaklaşımı ve  ısrarlı desteğiyle eroine karşı mücadele de yol alan Can, İtalyan Liseli'ni bitirmiş, Y.T.Ü Sanat ve Tasarım Fakültesi Duysal Tasarım Bölümü'nü kazanmıştı. Hazırlık sınıfında okurken Milano Devlet Üniversitesi’ne kabul edilmiş, burada Latin ve Fransız filolojisinin yanı sıra, İngilizce ve Fransızca eğitimi almıştı. Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, müziğine ciddi ivme kazandıracak olan hocası Alper Maral'la tanışan Can, artık İlhan Mimaroğlu ve Alper Maral'ın ardından  elektro akustik müziğin üçünçü kuşak temsilcisi olarak anılmaya başlayacaktı.

Borusan Kültür Merkezi,  Babylon gibi mekanlarda sahne alan Can'ın müziği gün geçtikçe biliniyor, benimseniyordu.

 

Şiire tutkusu yükselerek devam ediyordu ve bu kez basmaya karar verdiği ikinci şiir kitabını tamamlamıştı.

Hayy Kitap'tan çıkacak olan kitabının adını Lale Deliliği idi. Müzik ve şiirdeki tüm bu başarının yanında kesik kesik süren başka bir şey daha vardı; eroin. Uzun ve dikkatli tedavilerden sonra uyuşturucudan tamamen arınmıştı fakat bir şekilde tekrar başlamıştı. 3 Mart 2004 tarihinde akşam saatlerinde okulun tuvaletinde baygın bulunmuş, kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi'nin Acil Bölümü'nde kısa bir muayeneden geçirilmişti. Kendine gelince iyi olduğunu söyleyerek hastaneden ayrılmak istedi. Yüksek dozda eroinden komaya girmiş olmasına rağmen, müşahede altına alınmadığı gibi, hiç bir zabıt tutulmadan gitmesine izin verilmişti. Can'ı, Beşiktaş'ta, okulunun karşısındaki Serencebey Parkı'nda bulduklarında tarih 4 Mart2004'tü. Can, çimlerin üzerinde yatıyordu. İhmal süsü verilmiş, açık bir cinayetle, gök altında, serbest kalmıştı.

 

 

 

Avukat olan anne, Ayda Tanyeli ve Baba Yavuz Tanyeli'nin uyuşturucuyla mücadelesi, oğulları yaşamını yitirdiğinde de sürdü. Ayda Tanyeli, Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörlüğü’ne, Can’ın ölümünde ve öncesinde gerekli önlemleri almadıkları, görevlerini ihmal ettikleri, ağır hizmet kusuru işledikleri gerekçesiyle  davalar açtı. Çünkü Can, o hafta uyuşturucudan yaşamını yitiren dört kişiden biriydi. Mahkemelerden sonuç alınamayınca dava AİHM'ne taşındı. Ailenin mücadelesi bununla da sınırlı kalmadı. Baba Yavuz Tanyeli,  Ressam Şenol Yorozlu ile birlikte AKM'de eroinin ''uyuşturucu' madde'' değil, ''öldürücü madde'' olarak tanımlanmasını gerektiği vurgulayan bir sergi hazırladı. Ölümünden sonra ailesi, hocaları, arkadaşları devam ettirdi Can'ın sesini. Adına  sergiler, konserler, etkinlikler,  düzenlendi.  Yaşasaydı belki yeni bir yol bulacak, bir kapı açacaktı.

''Erken ölen, mintanıyla gömülsün.''

 

Can Tanyeli sürüyor...