AKŞAMLARI
KALBİM
Georg TRAKL
Akşam oldu mu duyulur yarasaların
sesi.
Çayırda oynaşır karayağız iki at.
Hışırdar kızıl akçaağaç.
Gezgin ise görür o küçük meyhaneyi yol
kenarında.
Şahanedir lezzeti taze şarabın ve
cevizlerin.
Şahanedir: çakırkeyif dolaşmak karanlık
çöken ormanda.
Ses verir kederli çanlar dalların
arasından.
Yüzüne çiğ damlar insanların.
Çeviri: Ahmet Necdet Gertrude DURUSOY
BİR KIŞ
AKŞAMI
Georg TRAKL
Pencereye kar düşünce
Çalar akşam çanı uzun,
Evi düzen içinde
Hazır sofrası çoğunun.
Gezgingöçebe
kimi de
Gelir karanlık yollardan kapıya
Toprağın serin özsuyu
Açar altın, kerem ağacında.
Yolcu girer içeri sessiz,
Eşiği taş yapar acı.
Duru aydınlıkta, sofrada
Ekmek, şarap parıltısı.
Çeviri: Behçet NECATİGİL
GECE
Georg TRAKL
Seni çığırıyorum vahşi uçurum,
Gece fırtınasında
Burçlaşarak katmanlaşan dağlar;
Gri burçların
Taşarak cehennemi maskara sıfatlardan,
Ateşli muzur hayvanlar,
Haşin eğreltiotları, çamlar
Kristal çiçekler.
Sonsuz işkence,
Ki sen Tanrıyı avlamıştın
Yumuşak tin,
İç çekerek çağlayanda.
Dalgalanan çamlar.
Halkların çevresindeki ateş
Altınca alevleniyor.
Siyah kayaların üstünden
Devriliyor ölücesine esrik
Ateşli rüzgâr gelini,
Buzulun
Mavi dalgası
Ve titreyerek, güçlü tınlıyor
Çan vadide:
Alevler, lanetler
Ve şehvetin
Karanlık oyunları,
Azıtıyor gökyüzünü
Bir taşlaşmış kafa.
Çeviri: Nasuh BARIN
GECEYE
ŞARKI
Georg TRAKL
1
Bir nefesin gölgesinden doğma bizler
Dolanıp durmaktayız terk
edilmişliklerde
Bizler, yani sonrasızlıkta
yitirilenler,
Kurbanlarız, adandıklarımızı
bilmezcesine.
Dilenciyiz sanki, yok benim
diyebileceğimiz,
Kapalı kapılar önünde birikmiş
delileriz.
Körler gibi kulak kabartmışız, içinde
Fısıltılarımızın yitip gittiği
sessizliğe.
Hedefi olmayan yolcularız bizler,
Bulutlarız, rüzgârlarda dağılan,
Ya da ölümün soluğunda üşüyen
çiçekler,
Yerimizden kopartılmayı beklemekteyiz.
2
Varsın, son acılar da somutlaşsın
bende,
Savunmuyorum kendimi, ey karanlık
güçler.
En büyük sessizliğin yolu sizlerden
geçer,
O yoldan yürürüz en serin gecelere.
Soluğunuzla daha sesli alevlere
boğmaktasınız beni,
Sabır! Yıldızlar kora dönüşürken,
düşler kaymakta
Bize adlarını söylemekten kaçınan
diyarlara,
Oralara ancak feda edersek girebiliriz
düşlerimizi.
3
Sen ey kapkara yürek, ey karanlık
gece,
Kimdir yansıtan, en kutsal
zeminlerinizi,
Ve kötücülüğünüzün son vadilerini?
Acılarımız karşısında donup kalmış
maske Acılarımız
ve hazlarımız karşısında
Taştan bir gülümseme boş maskenin
dudaklarında
Bir kaya, bütün ölümlülerin çarpınca
kırıldığı,
Üstelik varlığı bize bile kapalı.
Ve sonra dikildiğinde karşımıza bir
yabancı düşman,
Alaylarıyla aşağılayarak ölesiye
didinmemizi,
O zaman daha bir hüzünlü olur
şarkılarımız ezgileri
İçimizde ağlayan ise kalır
anlaşılamadan.
4
Sensin, sarhoşluğu geçiren Şarap,
Ben, şimdi güzel danslarla
kanamaktayım
Ve taçlandırmak zorundayım acımı
çiçeklerle!
Bağrındaki en derin anlamın istediği
buysa, ey gece!
Kucağındaki bir arpın telleriyim
sanki,
Ve son acılarım uğruna şimdi
Senin karanlık şarkın boğuşmakta
yüreğimde,
Beni ölümsüz kılıp, bir şişe
çevirmekte.
5
Bu huzur ey
derin huzur!
Yok artık dini bütün çan sesleri,
Sen, ey acıların tatlı anası, sen
Barışın,
sanki ölümün enginliği.
Sar o serin ve sevecen ellerinle,
Sar bütün yaraları Böylece
içten kanasınlar yalnızca Sen,
ey acıların tatlı anası!
6
Bırak, suskunluğum senin şarkın olsun!
Ne ifade edebilir ki fısıldayışları
sana,
Hayatın bahçesinden ayrılmış bir
yoksulun?
Bırak, hiç adın olmasın iç dünyamda
Ruhumda
oluşmuş, ama düşlerden yoksun,
Artık sesi kalmamış bir çan gibi,
Tatlı gelini acılarımın,
Ve uykularımın sarhoş gelinciği.
7
Toprakta ölüşlerini duydum çiçeklerin,
Ve havuzların sarhoş yakınmalarını,
Bir de çanların söylediği bir şarkıyı,
Gece, ve fısıldayan bir soru;
Ve bir yürek yaralanmış
ölesiye,
Yoksul günlerinin ötesinde.
8
Suskundu karanlık, beni söndürdüğünde,
Gün ortasında ölü bir gölgeydim O
zaman çıkıp mutlulukların evinden
Yürüdüm gecenin derinliklerine.
Şimdi bir gölge oturmakta yüreğimde,
Bir gölge, hissetmeyen günün
çoraklığını Ve
dikenler gibi sana doğrulup
gülümseyen,
Senden, yalnız senden yana, ey gece!
9
Ey gece, acılarımın önündeki dilsiz
kapı,
Gör artık bu karanlık yara izinin
kanadığını
Ve kabından taşmak üzere olduğunu
çektiklerimin!
Ey gece, ben hazırım artık!
Ey gece, unutmuşluğun bahçesi,
darmaduman,
Yoksulluğumun dünyaya kapalı
ihtişamında,
Salkımlarla, dikenli çelenkler de
solmakta,
Gel, ey en yüce zaman!
10
Bir zamanlar gülmüştü içimdeki şeytan.
Ben, bir ışıktım parıltılı bahçelerde,
Oyunlarla dansların eşliğinde,
Bir de aşkın şarabı, başımı uyuşturan.
Bir zamanlar ağlamıştı içimdeki
şeytan.
Ben, bir ışıktım sancılı bahçelerde,
Kadere boyun eğişin eşliğinde,
Parıltısıyla, yoksulluğun evini nura
boğan.
Şimdi ağlamadığına ve gülmediğine göre
o şeytan,
Yitip gitmiş bir gölgeyim bahçelerde
Ve ölüm karası eşliğinde,
Boş gece yarısının sessizliğiyle
dolaşan.
11
Zavallı gülümsemem sana ulaşma
çabasında,
Hıçkıran şarkım ise yitip gitmekte
karanlıkta.
Artık yolumun sonuna varmak, tek
istediğim.
Bırak gireyim senin tapınağına.
Bir zamanlar ki gibi, çılgınca ve
dindarca
Ve sessiz bir duayla önünde eğileyim.
12
Geceyarısının derinliğinde, sen
Ölü bir sahilin suskun denizin
yanında,
Ölü bir sahil: Bir daha asla!
Gece yarısının derinliğinde, sen
Gece yarısının derinliğinde, sen
Gökkubbesin, bir zamanlar yıldızının
parladığı,
Bir Gökkubbe, artık hiç bir Tanrı'nın
çiçek açmadığı.
Gece yarısının derinliğinde, sen
Gece yarısının derinliğinde, sen
Döllenmeden kalansın sıcak bir
rahimde,
Ve hiç can bulamamış, öylece!
Gece yarısının derinliğinde, sen
GRODEK
Georg TRAKL
Akşam oldu mu hazan ormanları
Kan kusan silahların sesiyle sarsılır,
Altından yaylalarla mavi göller
üzerinde güneş
Durmadan artan kederiyle yıkılır gider;
Gece kucaklar ölüme yazılmış
savaşçıları,
Ve parçalanmış ağızların keskin
çığlığını.
Şafağın kızıl bulutlarına oturan
öfkeli Tanrı
Çayırların üzerinde sessizce toplar,
Akıtılan kanı; ayın ürpertici
esintisinde
Bütün sokaklar kara çürümüşlüğe
bulanır.
Gecenin ve yıldızların altından dalları
dibinde,
Salınır suskunluğa gömülü ormanda
kızkardeş gölge,
Kahramanların ruhunu ve kanlı başları
Selamlamak için;
Ve sessiz çınıltısı işitilir
Güzün karanlık flütlerinin.
Ey gururlu hüzün! Siz tunçtan
sunaklar,
Ruhun kızgın alevini dev bir acı besliyor,
Doğmamaya yazgılı torunlar.
Çeviri: Oğuz Yaşar A.
ÖĞLESONRASINA
FISILDANMIŞ
Georg TRAKL
Güneş güz inceliğinde ve çekingen
Ve ağaçlardan düşer meyve.
Sessizlik mavi uzamlara yerleşmiş
Uzun bir öğle sonrası.
Metalik ölüm sesleri;
Ve yıkılıyor doru bir hayvan.
Yaprak dökümüyle kısık şarkıları
Esip gider kavruk kızların.
Alnı Tanrı'nın renkler düşler,
Çılgınlığın uysal kanatlarını sezer.
Gölgeler dolanır tepede
Yokoluşça kuşatılmış kapkara.
Tan duruluk ve şarapla dolu;
Üzgün gitarlar sızar.
Ve içerdeki kısık lâmbaya
Konuk olursun düşünde yine.
Çeviri: Yücel SİVRİ
UYKU
Georg TRAKL
Lanet olsun size karanlık zehirler,
Beyaz uyku!
Alacakaranlık ağaçların
Bu çok tuhaf bahçesi
Yılan, gece kelebeği,
Örümcek ve yarasalarla dolu.
Yabancı! Akşam kızıllığında
Senin yitik gölgen,
Karanlık bir korsan
Acının tuzlu denizinde.
Beyaz kuşlar uçuşur kıyısında gecenin
Yıkılan çelik
Kentler üzerinde.
Çeviri: Ahmet Necdet Gertrude DURUSOY