ANNE
Attila JÒZSEF
Bütün bir hafta, aralıksız
Annemin görüntüsü geçti gözlerimden
Kolunda ağır çamaşır sepeti
Çatı katına tırmanırken
Ve ben yaramaz, delişmen çocuk
Bağırır, tepinirdim yerimde
Bıraksın da koca sepeti
Çatıya beni taşısın diye
O, söylenmeden, bana bakmadan
Çıkar, sererdi çamaşırları
Göz kamaştıran aklıkta çamaşırlar
Sallanır, döner, hışırdarlardı.
Ağlamak için çok geç şimdi;
Annemi uçuşan kır saçlarıyla
Görüyorum gökyüzü sonsuzluğunda
Göğün suyuna katarken çivitini...
Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU
BİR
İSPANYOL ÇİFTÇİSİNİN MEZAR TAŞI
Attila JÒZSEF
İlençli bir asker olayım diye askere
aldı beni Franco,
Kaçmadım, korkuyordum çünkü, adamı
kurşuna dizerlerdi.
Korkuyordum özgürlüğü,
hakka karşı geldim bu yüzden
İrun varoşları altında. Ama ölüm yine
yakamı bırakmadı işte.
Çeviri : İlhan BERK
FLORA
Attila JÒZSEF
Şimdi iki milyarlar zincirlemek için
beni
Benden bir çoban köpeği yapmak niçin
kendilerine
Fakat iyilik, şefkat ve nicelik
duyguları
Göç ettiler onların dünyasından
Güney'e.
Artık ışık içinde göremiyorum bu
dünyayı
Göremiyorum , deney tüpüne bakan bir
doktor rahatlığıyla
Diz çöküyorum, haykırıyorum yenilgimi
Sevgilim, bir an önce gelmezsen
yardımıma
Köylü nasıl toprağa muhtaçsa
Yağmura, güneşe nasıl muhtaçsa,
muhtacım sana
Bitki nasıl ışığa muhtaçsa
Ve klorofile, fışkırmak için
topraktan,
Muhtacım sana, çalışan kalabalık
Nasıl işe, ekmeğe, özgürlüğe muhtaçsa
Ve nasıl avuntuya muhtaçlarsa
kuşatıldıklarında
Çünkü gelecek doğmadı daha
acılarından.
Bir köye nasıl okul, elektrik
Su, taştan evler gerekliyse
Çocuk nasıl gereksenirse oyuncaklara
Isıtan bir sevgiye;
İşçi için bilincin
Ve gözüpekliğin anlamı neyse
Yoksul için onurun;
Ve bulanık çocuklarına bu toplumun
Bir hayat çizgisi nasıl gerekliyse
Ve nasıl gerekliyse hepimize
Akıl, uyanıklık, yol gösteren bir ışık
Flora! Yüreğimde yerin işte öyle.
Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU
HAYKIRAN
BEN DEĞİLİM
Attila JÒZSEF
Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor,
Dikkat et, dikkat, çünkü çıldırdı
şeytan,
Uzan kaynakların duru dibine,
Yapış pencere camına,
Gizlen elmasların ışıltısı ardına,
Taşlar altında böcekler arasına,
Gizle kendini sıcak ekmek içinde,
Sen yoksul, sen.
Yeni sağanaklarla süzül toprağa Boşuna
yıkanıyorsun kendi içinde,
Yalnız başka suda yıkayabilirsin
yüzünü,
Bir çim yapracığında minik bir uç ol
Daha büyük olacaksın bu dünya
ekseninden.
Hey, makineler, kuşlar, yapraklar,
yıldızlar!
Kısır anamız çocuk için yakarıyor.
Dostum, değerli, sevgili dostum,
İster korkunç, ister olağanüstü,
Haykıran ben değilim, yer gümbürdüyor.
Çeviren : Vural YILDIRIM
SEVECEKLERDİ
BENİ
Attila JÒZSEF
İyi nedir kötü nedir düşünmüyorum
Çalışırım, acı çekerim: yaşamım bu.
Takma pervaneli kayıklar, çanak çömlek
yaparım,
Kötü zamanlarda kötü, iyi zamanlarda
iyi.
İşlerim sayısızdır! Yalnız sevgim,
Sezmekle bunları, boyuna bir yere
biriktirir.
Sevgim kuşkusuz inansa da onlara
Susar daha yeminden, inanıştan önce.
Bir ağaç yapın beni, kargalar sanırım
ki
Yakında başka ağaç yoksa tüneyecek
dalıma.
Bir tarla yapın beni, yaşlı
çiftçilerin çapası
Göreceksiniz büyüttüğüm yaban otlarını
sökmeye çalışacak.
Patatesleri terinizle sulamalıydınız
ki
Nankör toprağımla nasıl büyüdüklerini
göresiniz.
Suyum ben. Biçimlenmeye başlayan bir
bataklık.
Ateş? Külüm ben. Ama bir tanrı
olsaydım eğer,
Tanrıların bulunması gerektiğini
bildikleri yerde,
İnsanlar tüm duyarlıklarıyle
seveceklerdi beni.
Çeviren : Osman TÜRKAY
SEVGİLİM
NE ZAMAN SOKAKTAN GEÇSE
Attila JÒZSEF
Sevgilim ne zaman sokaktan geçse
serçeler barıştı güvercinlerle.
İncelikle basar basmaz kaldırıma
güzel ayak bileği ışıldadı usulca.
Efil efil titreşince omzu
baktırdı arkasından bir çocuğu.
Yürüdü salınarak lâmbalar
yanmaya
ve bakmaya başladılar hayranlıkla.
Ve güldü hepsi, umurlarında değildi
o benim doldurmuşsa yüreğimi.
Kollarımda salladığımı titizlikle
korktum elimden alacaklar diye!
Ama onların bu keyifli halleri
yok etti içimdeki kıskanç çiçeği.
Ve sevgilim yürümeyi neşeyle sürdürdü,
ardından incecik bir yel kıvrılıp
büküldü!
Çeviren : Kemal ÖZER
TERTEMİZ
YÜREK
Attila JÒZSEF
Ne anam var, ne babam.
Ne yurdum var, ne tanrım.
Ne beşiğim var, ne kefenim.
Ne sevgilim, ne aşkım, ne evim barkım.
Tam üç gün var açım,
komadım ağzıma bir lokma.
Veririm ömrümün yirmi yılını,
gücümü kuvvetimi, varımı yoğumu.
Kim alacak onları? Hiç kimse.
Şeytan isteyecek onları benden.
Bu tertemiz yüreği, bu iyi kalbi
Ne diye çalıp öldürmemeli?
Alacaklar gelip bir gün beni,
koyacaklar kutsal, karanlık toprağa.
Gelecek bir ot uzanacak alacak
şu güzelim yüreğimden gücümü.
Çevirenler : A. KADİR Asım BEZİRCİ